OZON TERAPİ

Ozon, karakteristik kokusu olan ve rengi olmayan bir gazdır. Atmosferdeki oksijenden farkı ise üç atomdan oluşması ve tipik kokusudur. Atmosferik havada %21 oranında oksijen bulunurken, ozon gazının payı, diğer %1’lik kısım içindedir. Ozon, doğada çeşitli şekillerde oluşabildiği gibi, laboratuvar ortamında da elde edilebilmektedir.

Ozon terapinin medikal olarak kullanımı, tarihsel olarak farklılık arz etse de yaklaşık iki yüz yıldır bilindiği ve kullanıldığı, literatürde mevcuttur. Uluslararası Ozon Birliği tarafından “Ozon Tedavisinde Madrid Deklarasyonu” adı altında, 2010 yılında yayımlanan bildiride; ozon tedavisinde endikasyonlar, uygulamadaki temel ilkeler ile kullanımı önerilen ve önerilmeyen uygulama yöntemleri hakkında görüşler sunulmuştur. Ayrıca 2012 yılında da tedavi rehberleri hazırlanıp, uygulamada standardizasyon sağlanması hedeflenmiştir. Bu gelişmelerle beraber ülkemizde, 2014 yılında Resmî Gazete’de yayımlanan ve yürürlüğe giren Sağlık Bakanlığı Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulamaları Yönetmeliği ile ozon terapisinin, Bakanlık tarafından onaylanan sertifikalı hekimler ve diş hekimleri tarafından uygulanabilmesinin önü açılmıştır.

Ozon terapisinin etki mekanizmaları özetlenecek olursa; Farklı yolaklarla antibakteriyel, antifungal ve antiviral etkinlikleri görülmüştür.  Bununla beraber anti neoplastik ve anti aterojenik etkileri olduğu da gösterilmiştir. Analjezik, anti-enflamatuvar etkileri de ortaya konulmuştur. Yapılacak klinik çalışmalarla, önümüzdeki dönemlerde, daha birçok etkisinin ortaya çıkarılması ve kanıt düzeylerinin artması beklenmektedir.

Uygulama yöntemleri arasında; hem parenteral hem de lokal teknikler mevcuttur. Otohemoterapi, hastadan belli bir miktar kanın alınıp, hedefe yönelik dozda medikal ozon gazı karıştırılması sonrası tekrar hastaya çeşitli yollarla verilmesidir. Bununla beraber, gazın direkt uygulaması şeklinde torbalama, kupalama, intramusküler, intradiskal, olarak özel doz ve tekniklerle yapılan uygulamalar da mevcuttur.

Literatürde, farklı endikasyonlar tanımlansa da ilgili yönetmelik gereği, ülkemizdeki endikasyonlar şu şekildedir: Eklem, tendon ve ligaman yaralanmaları, vertebra ve disk patolojilerine bağlı yansıyan ağrı, miyofasiyal ağrı, fibromiyalji, ilgili uzman tarafından yönlendirilmiş diyabetik yaralar, gingivit, periodontitis, nöropatik ağrı, vertebral disk patolojileri, revaskülarizasyon şansı olmayan kritik iskemik ekstremite yaraları.

   Uygulanamayacak durumlar arasında ise; gaz formunda damar içine enjeksiyon yapılması, gebelik, glukoz-6-fosfat-dehidrogenaz eksikliği, hipertroidizm, masif kanamalı hastalar, ağır trombositopeni (< 50.000 /mm3), malign hipertansiyon yer almaktadır.

Tüm dünyayı bir yılı aşkın süredir etkisi altına alan ve kesin tedavisinin halen bulunamadığı COVID-19 hastalığının tedavisi için de şifa bulmuş ozon terapisi vakaları, her ne kadar literatüre girse de kanıt düzeyinin artması için, daha çok çalışmaya ihtiyaç duyulmaktadır.

Sonuç olarak, ozon terapisi uygulanması ve tekrarlanması kolay olan bir tedavi yöntemidir. Uygulayıcıların eğitimi ve tecrübesi, hastaya uygun doz ve uygulama tekniğinin seçimi önem arz etmekte ve tedavi şansını arttırabilmektedir. Tüm bunlarla beraber, literatüre katkı sağlayacak çalışmalar, ozon terapisine ve diğer GETAT uygulamalarına olan ön yargıları kıracak ve benimsenmesini ve yaygınlığını artıracaktır.                                                                                                   

Dr. Mehmet DOĞAN

Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Aile Hekimliği AD.